abdullah gulay

Ağasar Çepni Türkleri’nin Dil Özellikleri

 

Abdullah Gülay

 

 

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Günebakış Gazetesi

07 Ağustos 2019,

 

 

‘Ağasar yöresi’, Trabzon İli’ne bağlı Şalpazarı İlçesi’nin köylerini, mezralarını, oba ve yaylalarını kapsamaktadır. 

Trabzon İli’nin güney batısında kalan Gümüşhane ve Giresun’la sınırı bulunan Ağasar yöresi, kültürel bağlarıyla Trabzon’dan ziyade Giresun’a yakındır. Çünkü 12.yy.‘ın ikinci yarısından itibaren(1270) Sinop’tan Giresun’a uzanan bölgede büyük bir siyasi ve askeri güç olduklarını kanıtlayan Çepniler’in  Doğu

karadeniz’deki son şubelerini Ağasar yöresi Çepnileri oluşturmaktaydı. 1512’de Osmanlı İmparatorluğu’nun yöre Çepnileri’ne, Ağasar’ın tapu teşkil fermanını vermesiyle birlikte vergi olarak devlete asker beslemekle mükellef tutulmuşlardır.

Altı asırdan beri yöreyi yurt edinen Çepniler, kendi içlerinde kapalı bir toplum oluşturmuşlardır. Yaşadıkları coğrafyanın önemli bir geçiş noktası üzerinde bulunmaması, kapalı bir kültür oluşturma gayretleri, son otuz kırk yıl hariç, Çepni kültürünün dejenere olmadan, dış unsurların erozyonuna uğramadan günümüze kadar gelmesine imkan sağlamıştır.

Ağasar yöresindeki kültür bir bütün olarak ele alındığında, yöre ağzı ile standart Türkiye Türkçesi arasında pek fark olmadığı ortaya görülecektir. Bölgede kullanılan kelimeler tamamen Öz Türkçedir. Türkçe olmayan kelimeler de fonetik özellikleri Türk hançeresine uygun olacak şekilde değişikliğe uğratılarak kullanılmıştır. Kelimelerde söyleyiş kolaylığı ve ses uyumu gibi özelliklerin yer aldığı görülmektedir. Ayrıca geniz “ñ”si çok sık yer almaktadır. Halkın birbiriyle konuşmaları sırasında atasözlü, deyimli ve temsil getirmeli sanatlı  ifadelere özellikle yer verilmekte; bu durum güzel konuşmanın gereği sayılmaktadır.

Yöre ağzında kullanılan kelimelerin büyük bir bölümünün, bugünkü standart Türkiye Türkçesinde kullanılmadığını,  ölü kelimeler kategorisine alındığını görmekteyiz. Fakat bu kelimelerin yörede ölmek bir yana sıklıkla kullanılması, yöre halkının diline ve kültürüne bağlılığı ile açıklanabilir. Yöre ağzının 12.yy. Anadolu Türkçesiyle aynilik gösterdiğini görmekteyiz. Günümüz standart Türkiye Türkçesi’nde ölü olarak kabul edilen ama yörede sıklıkla kullanılan kelimelerden bazıları:

“Aruk, bat, bayak, beriñlemek, bootulmak, bük, donanma, evecüklemek, esürük, govalak, gübür, cakıramak, çıpır, çort, çömen, çöten, gögef, haccak, hartama, haylak, havruz, hayıf, heştema, hobuk, heri, horumak, kerme, kesek, körse, löslös, lep lep, merek, mudul, nırg, nağutçu, saylu, sıylañ, şıldıramak, sünmek, sırımak, tavlu, teküllü, tirki, topul, teseltü, tömelmek, toklu, tenteş, tump, tömbeldek, vacıramak, vicirik, yalabıma,  yeñlik, yavanlık,  zat(hiç), zumbuk, zeet, zibil.”

derlenmiş mâniler üzerinde yaptığımız kelime analizi sonucu, isimlerin %66’lık, fiillerin ise %34’lük oranlara sahip  olduğunu tespit ettik. Yörede kullanılan her üç kelimeden birinin fiil olması, halkın Ağasar Deresi’nin yukarı doğru akmasını istemesi, türkülerde geçen, beğenilen sevgili tipinin çabuk yürüyüşlü olması, yörede kadın isimlerinin bazılarının “Hafif “ olması; yöre coğrafyasının gerektirdiği yaşam biçiminin dildeki tezahürüdür.

Dilin, yaşam biçimleriyle yakından ilişkili olduğunu biliyoruz. Çünkü dili doğuran unsur, yaşamdır. Yöre halkının yaşamında yayla vardır, sığırlar vardır, dere, tepe, orman ve çiftlik vardır. Derlediğimiz yöreye ait türkülerde geçen kelimelerin, adını yukarıda verdiğimiz unsurlar etrafında şekillendiğini görmekteyiz.

Bu amaçla yöre çalışmamızın bu bölümünde armut isimlerini topladık. Armutlara verilen, ellinin üzerinde isim tespit ettik. Aynı şekilde diğer meyve isimlerini, sebze isimlerini, çiçek isimlerini derledik ve şaşırtıcı bir sonuca ulaştık. Her bir sebze, meyve ve çiçeğin pek çok değişik isimlerine rastladık. Buna karşılık, iç kesimde yaşayan insanların denizle ilgisinin zayıflığı sonucu, yörede balık ismi olarak sadece hamsinin ve alabalığın kullanıldığını gördük.

Erkek ve kadınlara verilen isimlere baktığımızda, bu isimlerin çok sınırlı ve önceki nesilden sonrakilere akseden tekrarlardan ibaret olduğunu görmekteyiz. Adların verilişinde inancın etkisi görülmektedir. Genellikle erkeklere verilen Ahmet, Mehmet, Muhammet, Mahmut, Ali, Hasan, Hüseyin, Ömer, Mustafa, İbrahim; kadınlara ise Ayşe, Fatma, Emine, Havva, Meryem isimleri verilir.  Son yıllarda dışa açılma etkisiyle bu isimlerin tamamen terk edildiği nüfus kayıtlarından anlaşılmaktadır.

Yöre ağzına Rumca’dan da bazı kelimelerin geçtiğini  görmekteyiz. Altı asır boyunca Rumlar ve yöre Çepniler’i birbiriyle komşuluk etmişlerdir. Rumca’dan geçen  ay isimleri şunlardır: Galandar,  mart, abul, mayıs, âsus.         

Diğer ay isimlerini Ortaasya’dan  beri beraberlerinde getiren Çepniler, içinde yaşadıkları doğal çevrenin etkisiyle bu isimleri kullanmışlardır: Gücük(şubat), orak(temmuz), kirez(haziran), boş(eylül), darı(ekim), üzüm (kasım ), garagış(aralık )  öz Türkçe ay isimleridir.

 

Abdullah Gülay

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Günebakış Gazetesi

07 Ağustos 2019,

   
   
hosting: alemdarhost.com