Halk Kültürlerinin Gelecek Kuşaklara Taşınması

Prof. Dr. Erman Artun

 

Türk halk kültürü halkın dil, kültür, duygu, düşünce ve beğenisiyle oluşup yaşatılan, geçmişten günümüze gelmiş, toplum, insan ve doğa gerçeğiyle şekillenmiştir. Kültür mirası, insanlığın ortak mirasıdır. Her millet hatta her uygarlık dil, kültür, tarih mirasıyla dünyada yerini alır. Bireylerin kökleşmesi ve toplumsallaşması, bu mirasın içinde gerçekleşir. Kültür mirasları geçmişin tanıklarıdır, bu yönleriyle geleceğin şekillenmesinde etkendir. Halk kültürü ürünleri halk arasında mayalandığı için, halkın kültür yapısını ve dokusunu ortaya koyar. Halk kültürü toplumsal yaşamda birlikteliği pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek bir işlev üstlenir, halkın kendi kültürüyle yabancılaşmasını önler. Halk kültürü ürünlerinin halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri bakımından Türk kültürünün korunmasında, yaşatılmasında önemli işlevleri vardır. Halk kültürü, uygarlıkların yaratıcısı olan insanların kimlik ve kişiliğinin temel belirleyicisidir (Günay,1999:24).

Halk kültürü halkın yaratıcı bir göstergesi olması açısından kültürel değerlerin aktarımında önemlidir. Halk kültürü yalnızca bir kültürel yapı değil, aynı zamanda belli davranış kalıplarına da addır. Halk kültürü, özü gereği statik değil dinamiktir. Gelenek, zaman boyutunda bir başka geleneğe dönüşür. Belli bir kültür içinde oluşur ve canlılığını sürdürür. Geçmişten günümüze gelmiş bir kalıp değildir. Yaşayan bir kültür topluluğunun bugünkü gereksinimini karşılayan bir sosyal kurumdur.

 

Bugün üzerinde yaşadığımız toprakların tarihi, insanlığın uygarlık tarihi ile özdeştir. Türkler gittiği her coğrafyadaki çok kültürlülüğü engin hoşgörüsüyle birlikte yaşamanın en güzel örneklerini vermiştir.

Sözlü anlatım önemli bir kültür aktarma aracıdır. Anonim halk kültürü ürünleri, gelenek ve görenekler çağlar boyunca bir sonraki kuşağa aktarıldı. Önce sanayileşme sonra da iletişim araçlarının özelikle de radyo, sinema ve televizyonun yaygınlaşması ile bu durum değişmeye başladı. Sanayileşme ve şehirleşme ile yavaş yavaş geleneksel yapılarından kopan toplumlar, yaygınlaşarak her eve giren genellikle yabancı yayın ve filmlerle beslenen televizyonun etki alanına girdiler. Çocuk oyunlarından düğünlere, doğum adetlerinden cenaze törenlerine kadar hayatlarındaki her şey değişmeye ve iletişim araçlarının getirdiğine benzemeye başladı. Sözlü kültür aktarımının zayıflaması, yazılı-basılı eserlerin yetersizliği, televizyondaki yabancı yapımların etkileri ve milli kültürü aktarıp yeniden üretememekten dolayı gelecek kuşaklar bambaşka bir kültürün insanı olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Türkiye, bugün hızlı bir kültürel değişim ve gelişim süreci yaşamaktadır. Halk kültürü ürünleri kültürel yapımızın, yaşama biçimimizin en iyi tanıkları ve taşıyıcılarıdır. Anadolu kültürünün çeşitliliği halk kültürü ürünlerine büyük bir zenginlik sağlamıştır. Yaşanılan son elli yılda, çağlar boyu süren kültür ikiliği hızla ortadan kalkmaktadır.

Toplumlar arası haberleşme olanaklarının çok sınırlı olduğu dönemlerde kültürler ve uygarlıklar arası ilişkiler dar alanda kalmıştır. Genellikle komşu kültürlerin birbirini etkilediği dönemlerin aksine günümüzde coğrafi bakımdan çok uzaktaki kültürler bile hızlı bir etkileşim içindedir. Sanayi ve tarımın gelişmesi, ulaşım ve teknolojinin getirdiği yenilikler, iletişim halk kültürünü etkilemektedir. Köyden kente göç olgusu halk kültürünün doğal ortamını değiştirmiştir. Halk kültürü sözlü ve yazılı kültür ortamlarının yanı sıra elektronik kültür ortamlarında yayılır hale gelmiştir. Gelenek sosyo - kültürel yapı içinde ancak yeni işlevler kazanarak var olan işlevlerini koruyarak yaşayabilir.

Kültürel miras, insanlığın tüm zaman dilimleri içinde yaşadığı, biriktirdiği, geliştirerek yeni sentezlerle var oluşunu sürdürerek, zenginleştirerek ve sürekliliğini sağlayarak kendinden sonrakilere aktardığı veriler dizisi, varlığının kanıtıdır. Kültürel mirasta insanlığın tarihsel ve kültürel evrelerini,  diğer kültürlerle olan ilişkilerini görebiliriz. Kültürel miras kavramı sadece elle tutulur gözler görülür taşınmaz kültür varlıklarını değil aynı zamanda somut olmayan kültürel değerleri de kapsamaktadır.

Halk kültürü ürünleri küreselleşmeyle birlikte hızla değişmeye, hatta yok olmağa başlamıştır. Halk kültürü mirası olan bu ürünlerin yeni kuşaklara aktarılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Halk kültürü ve halk edebiyatı ürünleri Türk ruhunun ve dünyaya bakışının en çok yansıtıldığı ürünlerdir.

Küreselleşme toplumların yapılarında büyük dönüşümleri ve değişimleri gerçekleştirir. Kültür, sosyal hayat, yerel değer, inanç ve gelenek alanları küreselleşme sonucu büyük tehdit altındadır. Küreselleşme yeni ögelerle beraber, yeninin gözde olduğu yeni yaşama biçimini ve alışkanlıkları da beraberinde getirmektedir. Küreselleşme pek çok yönden gelenekten, kültürden, geçmişten kopmaları ve kırılmaları birlikte getirmektedir. Küreselleşme tek boyutlu bir süreç değildir. Küreselleşme birbirine bağlı olan ve birbirini destekleyici ilişki içerisindeki olgular bütünüdür (Ersoy, 2002: 151).

Halk kültürü mirası yaşayan kültürün ayrılmaz bir parçasıdır. Geleneksel halk kültürü teknolojik gelişmelerin tehdidi altındadır. Geleneklere bağlı halk kültürü özellikle sözlü gelenekte yaşayan ürünler günümüz dünyasının teknolojik gelişimleriyle hızlı bir biçimde kaybolmaktadır. Küreselleşme, iletişim ve teknolojik etkilerle endüstrileşmiş kültür diye adlandırabileceğimiz bir olgu oluşmuştur.

Sanayileşme iletişim toplumları etkilemiş, hızlı kültürel değişim ve gelişime neden olmuş, yaşama biçiminin değişmesinin yanı sıra, toplumları bir kültür şokuyla karşı karşıya bırakmıştır. Dünya küreselleşme sürecine girmiştir. Küreselleşmeyle, farklı kültürlerden insanları bir araya getirecek ortak bir paydaya doğru gidiş başlamıştır. Bu da halk kültürleri için tehlike çanlarının çalınmasıdır. Küreselleşme olgusu kültürel değişim ve gelişime bağlı halk kültürünün doğal akışını hızlandırıp aşındırmağa başlamıştır.

Küreselleşme ya da yabancı terminoloji ile "globalleşme", biri siyasal, biri ekonomik, biri de kültürel olarak üç boyutu olan bir kavramdır. Küreselleşmenin kültürel ayağı, birbirinden farklı, hatta biri ötekine zıt iki ayrı sonuca işaret eder. Birinci sonuç "mikro milliyetçilik" biçiminde ortaya çıkmıştır. Küreselleşme, en küçük bir kültürel farklılığı bile vurgulayarak elektronik medya aracılığı ile bunu tüm dünya kamuoyunun dikkatine sunan, ayrıca siyasal açıdan kültürel farklılıkların korunması ilkesini demokratik hak ve özgürlükler alanının ayrılmaz bir parçası olarak gören bir anlayışı yaygınlaştırmaktadır (Kongar,1997: 5).

Küreselleşmenin kültürel ayağının ikinci sonucu, özellikle tüketici davranışını etkileyerek, dünya çapında kültürel bir örnekliğin önünü açmış olmasıdır. Küreselleşme bir süreç, bir olgudur. İyiliği ya da kötülüğü belki tartışılabilir ama, kaçınılmazlığı ortadadır. Bu çerçevede, bütün dünyayı etkileyen bu oluşumun sonuçlarını iyi kestirmek ve ona göre davranmak çağdaşlığın ve güncelliğin bir gerekliliği olarak ortaya çıkmaktadır (Kongar, 1997:3).

Küreselleşmeyle ulusal değerlerin, ulusal kültürün korunması gerekliliği kendini göstermeğe başlamıştır. Küreselleşme karşısında büyük bir tehlike içinde olan halk kültürü derleme ve araştırma politikalarının tekrar gözden geçirilmesi, programların yeniden geliştirilmesini ve yapılanması gerçeğini gündeme getirmiştir.

Günümüz bir bilim ve teknoloji dünyası olarak kabul edilmektedir. Bilgi patlaması, bilimsel ve teknolojik alanda kaydedilen hızlı değişme ve gelişmeler nedeniyle, günümüz "bilişim" dönemi olarak kabul edilmektedir. Ekonomik ve teknik olguların belirlenmesi sonucunda neredeyse uluslar arasındaki sınırlar kaybolmuş, bilgiye ulaşmanın yanı sıra halk kültürünü etkileyebilecek olumsuz olgulara ulaşmak kolay hale gelmiştir. Bireylerin iletişim ve etkileşim gereksinmeleri boyut değiştirmiş, geleneksel değerler hızla kaybolmağa başlamıştır. Toplumsal gelişim, bireylerin istek ve beklentilerinde değişim, bilgi birikiminin artması sonucu güne uyum sağlayacak etkin ve mutlu bireylerin yetişmesiyle bireylere kazandırılması gereken temel becerilerin yanı sıra ulusal değerlerin, ulusal kültürün korunması gerekliliği kendini göstermeğe başlamıştır. Küreselleşme karşısında büyük bir tehlike içinde olan ulusal kültür ve değerler irdelenip kültür ve eğitim politikalarının tekrar gözden geçirilmesi, programların yeniden geliştirilmesi ve yapılanması gereği gündeme gelmiştir.

Türkiye'de kültürel değişim gereği yaşama biçiminin değişmesi pek çok eski gelenek ve görenekleri de değişime uğratmaktadır. Yakın bir gelecekte farklı yörelerimizde otantik geleneksel nitelikleriyle üretilmekte olan halk kültürü ürünlerini, bunlara bağlı inanç, davranış ve değer yargılarının değişmesiyle bulamayacağız. Bugün geç kalmış sayılmayız. Toplumumuz her ne kadar hızlı bir kültürel değişimle karşı karşıya kalsa da eski ile yeni iç içe yaşamaktadır. Anadolu kültürünün otantik örneklerinin uzmanlar tarafından belirlenip halk kültürü müzelerinde saklanıp gelecek kuşaklara aktarılması zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi gereken bir görevdir (Artun, 2000:163).

Kültür politikaları, günümüzün ve geleceğin kültür yapısının belirlenmesinde, kültürel mirasın korunması ve tanıtılmasında etkin bir rol oynar. Kültür politikalarının ilkeleri bilimsel çalışmalarla akılcı ve gerçekçi olarak saptanır. Toplumun kültürel mirası sonucu oluşan yaşama biçimi inanç ve değerleri günlük kültür politikalarıyla yeniden yapılanamaz. Eğitim ve kültür politikaları millidir. Kültür politikaları evrensellikten kopmadan kültürel değişim ve gelişimle sağlıklı, ilkeli politikalarla sürer. Kültürel kimlik oluşturma politikaları belirlenirken millilik, çağdaşlık, demokratiklik, evrensellik ilkelerinden taviz verilemez. Kültürel değişim ve gelişimi yozlaşma, yabancılaşma olarak algılayan durağan insan tipi yetiştirmeyi amaçlayan kültür politikaları faydadan çok zarar getirir.

Kültürünü koruyamayan, gençlere aktaramayan milletler yabancı kültürlerin etkisiyle yok olurlar. Korumada ilke, statik değil dinamik olmalıdır. Kültürel değişim ve gelişimle, kültür yozlaşması, kültür yabancılaşması arasında ince bir çizgi vardır. Gençlere yaşadığı toplumunun kültürel değerlerini tanıma fırsatı ne ölçüde veriliyor? Bir gencin kendi kültürüne yabancılaşmaması, beğeni yönünden halktan kopmaması için ona ortak milli kültürün alt yapısı öğretilip sevdirilmelidir. Gençleri milletin ortak kültürel değerleriyle besleyip hazırlamak ailenin ve eğitimcilerin görevidir. Gençlere milli kültürün tarihi ve kültürel bir miras olduğu, milli kültür donanımı almadan evrensel kültürde yer alınamayacağı bilinci verilmelidir. Anadolu insanı küreselleşme karşısında kültürünü koruyacak deneyim birikimine ve sağduyuya sahiptir (Artun, 2000:163  ).

Gençler günümüzde, hızına ulaşılamayan iletişim ve bilgi çağında bir tür kültürel şokla karşı karşıyadır. Onları koruyup kollamak çağa hazırlamakla olur. Gençleri toplumun değerleriyle ters düştüklerinde suçlayıp dışlamak kolaycılıktır, çağın gerçeklerinden kaçıp saklanmaktır. Gençlerimizi sağlıklı politikalarla belirlenmiş, milletimizin kültürel kişilik ve kimliğini geliştirme amaçları doğrultusunda hazırlayıp bilgilendirmeliyiz. Ancak bu yolla gençler yabancı kültürle baş edip evrensel kültürde yerlerini alabilirler (Artun, 2000:163  ).

Anadolu halk kültürünü derleyip araştırmak için yapılan bireysel gayretler, yerel kurum ve kuruluşların çalışmaları desteklenmelidir. Belirlenecek ortak yöntemlerle halk kültürü ürünleri derlenip araştırılmalıdır. Sorunlar, çözümler nelerdir? Küreselleşme olgusu karşısında Anadolu halk kültürünü en az kayıpla kültür mirası olarak gelecek kuşaklara nasıl aktarırız sorusuna cevap aranmalıdır.

Bu hızlı değişim ve gelişim beraberinde ne yapmalıyız sorusunu da getirmektedir. Milli kültürün biçimlenmesinde, halk kültürünün önemi büyüktür. Türk halk kültürünü ülkeye ve dünyaya tanıtma çalışmaları kültür politikaları doğrultusunda yapılmalıdır. Kültür politikaları, günümüz ve geleceğin kültür yapısının belirlenmesinde kültürel mirasın korunması ve tanıtılmasında etkin rol oynar. Kültür politikaları belirlenirken millilik çağdaşlık, demokratiklik, evrensellik ilkelerinden taviz verilemez (Artun, 2000:163  ).

Anadolu'nun kültür ve sanat ürünleri derlenip araştırılmalıdır. 2000’ li yıllarda Anadolu gibi önemli kültürlerin oluştuğu bir yerde binlerce yıllık kültür mirasının hızlı yok oluşu Türkiye kültür tarihi için kayıptır. Kültürel miraslarına sahip çıkamayan toplumlar kimliksiz bir toplum olmağa mahkumdur.  Küreselleşen dünyada ayakta kalmanın tek yolu uygarlığa uymak onu yakalamak kadar tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkmaktan da geçer.

Halk kültürünün korunması alanında yapılacak her türlü çalışma önemlidir. Halk kültürü bütün insanlığın ortak kültür mirasının ayrılmaz bir parçasıdır. Halk kültürü gelişen bir canlılığa sahiptir. Bu nedenle halk kültürünün tanıtımında süreklilik esas alınmalıdır. Halk kültürünün çeşitli sosyal grupları ve milletleri kaynaştırmada büyük gücü vardır.

Türkiye, yıllarca İslam dünyasının yönetimini elinde tutmuş bir imparatorluğun en azından kültürel mirasçısı olarak, öteki AB ülkelerinden çok farklı bir kültür birikimine sahiptir. Belirlenecek ortak yöntemlerle halk kültürü ürünlerinin ne ölçüde milli, ne ölçüde evrensel oldukları, geleneği taşıma ve yansıtma yüzdeleri ortaya çıkacaktır. Küreselleşmeye karşı milli kültürü koruma kaygısı güdülürken Türklük dünyasında ortak paydada birleşilemedi. Önce bu sorun halledilmelidir. Ortaklıklar ortaya konulup bir halk kültürü atlası çıkarılmalıdır. Sorunlar, çözümler nelerdir? Küreselleşme olgusu karşısında Türk halk kültürünü en az zararla kültür mirası olarak gelecek kuşaklara nasıl aktarırız sorusuna cevap aranmalıdır.

Halk kültürünü dış etkilerden korumak için bu kültüre sahip çıkılıp özendirilmelidir. Bu yapay kültürün etkisinden halk kültürünü korumanın yolları aranmalıdır. Araştırmalara dayanmayan, ticari amaçlarla günü kurtarmaya dayanan halk kültürü tanıtımları yarardan çok zarar getirecektir. Bugün halk kültürünün uluslar arası ilişkilerde değerlendirilmesinde sorunlar vardır. Konu görmezden gelinip, gerekli araştırmalar yapılmamıştır. Konunun çözümü için halk kültürünün gönüllü taşıyıcıları olan iyi niyetli derlemecilerin bireysel gayret ve çabaları yetmemektedir.

Halk kültürü ürünleri mirası korumaya alınarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.  Bilgi ve eğitim boyutuna ağırlık verilerek, halk kültürü geleneği kültürel mirasının saptanması, korunması, teşviki ve aktarılmasını hedef alan politikalar geliştirilmelidir. Ortak Türk halk kültürü ürünlerimizin koruma altına alınması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması hususunda da günümüz gençliğinin gerektiği şekilde bilinçlendirilebilmesi için konunun uzmanlarına ve eğitimcilere büyük görevler düşmektedir.

Yerel ve milli değerleri küresel arenada tanıtma, pazarlama gayreti içinde olmak ve halk kültürü ürünlerini bu alanda kullanmak gerekir. Türk Dünyasıyla ilgili ansiklopedi, edebiyat tarihi, tarih, sanat, dil, din, folklor ve benzeri konularda ortak yayınlar yapılarak Türkçenin temel eserleri yayınlamalıdır.  Türk toplumunun girmiş olduğu dinler, bağlı bulundukları uygarlık daireleri ve yayılmış olduğu coğrafyalardaki kültürel etkilenmeler, toplumun geçirmiş olduğu bütün evreler ve yaşadığı değişiklikler, doğrudan bir insan yaratması olan sözlü ürünlerde de yansımasını bulmuştur.

Özetlemek gerekirse kültür mirası olan halk kültürünün yayılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için neler yapılmalı sorusunun cevaplarını şöylece sıralayabiliriz:

Ulusal kültür çevresi dünya kültürünün bir parçasıdır. Dünya kültüründe yer alması için projeler hazırlanıp hayata geçirilmelidir. Halk kültürü tanıtım hedeflerine ulaşmak için yeterli ve etkili devlet desteğine gereksinim vardır. Devlet halk kültürü tanıtım ve gelecek kuşaklara aktarma projelerini desteklemelidir. Kültür hizmetleri kurumsallaşmalı ve bunlar arasında koordinasyon sağlanmalıdır. Halk kültürünün gelecek kuşaklara aktarılması kurumların yapacakları yurt dışı ve yurt içi etkinliklerle sağlanır. Milli kültür politikası evrensel halk kültürü değerlerinden de yararlanmaya açık olmalıdır. Kaybolmaya yüz tutmuş halk kültürü değerlerinin listesi çıkarılıp, inceleme ve araştırmada öncelikli olarak değerlendirilmelidir.

Kültürün kendi iç dinamikleri içindeki değişim süreçlerinde, küresel kültüre ulusaldan katkı sağlama aşamalarında kültürün her unsurunun geleceğe "yaşatılarak" aktarılmasının mümkün ve gerekli olmadığı görülmüştür. Günümüz halkbilimi anlayışının ham malzemelerin toplanarak ileride değerlendirilmesi gibi bir lüksü yoktur. Bilgi üretilmeli, bulgular topluma sunulmalıdır (Oğuz, 2001:5-8).

Bilgi teknolojisi Türkoloji alanında kullanılarak "Türk Dünyası Metin Bankası" oluşturulmalıdır. Bu konudaki yazılım programları desteklenmelidir. Programlama alanında çalışanlarla Türkologların ortak çalışmaları gerekir.

Halk kültürü, basamaklarına göre eğitim programlarına alınmalıdır. Eğitim kurumları ve halk için halk kültürünü tanıtan paket programlar yapılmalıdır. Halk kültürünün yayılması için kitle iletişim araçlarından yararlanılmalıdır. Hedef kitlenin uykuda olduğu geç veya çok erken saatlerde yapılan yayınlar göstermelik olup hedef kitleye ulaşmaktan uzaktır. Medyada halk kültürüyle ilgili uzmanlar kurulundan geçmiş programların yayınlanması zorunluluğu getirilmelidir.

Bütün Türkiye halk kültürü ürünlerinin araştırmalarının toplandığı herkesin kullanımına açık bir merkez kurulmalıdır. Halk kültürünün bilimsel derlemesi ve araştırılması için eğitim çalışmalarına hız verilmelidir. Halk kültürü arşivleri kurulmalıdır. Arşivleme metotları standartlaşmalıdır. Dünya halk kültürü listesine girmek için halk kültürü envanteri çalışmalarına hız verilmelidir. Yurt içinde ve yurt dışında bölgenin tarih ve kültürüyle ilgili yapılan çalışmalar belirlenmelidir. Bunlar her şehirde kurulacak tarih ve kültür araştırmaları merkezlerinde toplanmalıdır. Ayrıca bölge ile ilgili araştırmalar arşivlenip araştırmacılara açılmalıdır. Bu çalışmaların yapılması aşamasında ilgili kurum ve kuruluşlardan yardım alınmalıdır.

Halk kültürü malzemesinin korunmasından analitik çalışma aşamasına gelinceye kadar halk kültürü ürünlerinin derlenmesi, dokümantasyonu, korunması bilimsel yöntemlerle yapılmalıdır. Disiplinler arası çalışmalar yapılarak halk kültürü araştırmaları yöntemlerine katkıda bulunulmalıdır.

İnsan ve bilgi kaynaklarını bir araya getiren uluslar arası toplantılar yapılarak kültür alışverişi yapılmalıdır. Halk kültürü toplantılarında ne bulduysan getir anlayışının yerine hedef konu seçilerek belirli konuların tartışılması sonuç bildirgesiyle kamuoyuna duyurulması ve bildirilerin basılması sağlanmalıdır

Türk halk kültürü yurt içi ve dışı yeni bakışla müzik, çalgılar, oyun müzikleri, sergiler, tanıtımlar - internet, internet sitesi, TV, sinema, tiyatro yoluyla tanıtılmadır. Yıllardır sözü edilen ve hala hayata geçirilemeyen folklor açık hava müzeleri, köy müzeleri kurulmalıdır.

Bu sempozyumda Türk folklorunun belli sorunları üzerine yoğunlaşıldı. Bu sempozyum yeni açılımlar ve çözümler üretilmesine ön ayak oldu. Gelecek sempozyumlarda aynı coşkuyla buluşmak dileğimizdir.

 

 

Kaynakça

Artun (Erman), 2000. "Halk Kültürü ve Folklorun Türk Kültüründeki Yerine Kültürel Değişim ve Gelişim Açısından Bakış" Adana Halk Kültürü Araştırmaları 1. Adana. Epsilon Ofset

Artun (Erman), 2001. “Küreselleşmenin Geleneksel Halk Kültürüne Etkisi” VI. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Küreselleşme ve Geleneksel Kültür Seksiyon Bildirileri, Genç Ofset, Ankara.

Ersoy, Ersan (2002), Küreselleşme ve Geleneksel Kültür Girdabında Gençlik, VI. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, Küreselleşme ve Geleneksel Kültür Seksiyon Bildirileri, Genç Ofset, Ankara.

Kongar (Emre) 1997, Küreselleşme ve Kültürel Farklılıklar Çerçevesinde Ulusal Kültür, Kaynak:www.kongar.org/makaleler/mak_ku.phb.

Günay (Umay), 1999,"Osmanlı İmparatorluğu ve Türk Halk Kültürü" Osmanlı Kültür ve Sanat C.9 Yeni Türkive Yayınları, Ankara

   
   
hosting: alemdarhost.com